Aile
bir toplumun en küçük topluluğudur. Ailenin mutluluğu ve huzuru toplumun
huzurunu da doğrudan etkilemektedir. Ailenin toplum içerisinde bu denli bir
önem taşıması nedeniyle bu konu kanun koyucu tarafından özel olarak
düzenlenmiştir. Özellikle ailenin korunmaya muhtaç fertleri olan çocuklar Anayasamızca
güvence altına alınmıştır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.41/3‟te yer
alan “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile çocukların korunması ve bakımdan
yararlanması için fiili bir yükümlülük öngörülmüştür. Ana ve babanın boşanması
durumunda ise bu bakım yükümlülüğü velayeti kendisinde bırakılmayan eş
tarafından yerine getirilmesi mümkün olmayacağından kanun koyucu bu yükümlülüğü
fiilen yerine getiren ana veya babaya katkıda bulunması amacıyla kanun koyucu
tarafından “iştirak nafakası” yükümlülüğü getirilmiştir. 
Bu
çalışmada kısaca iştirak nafakasının tanımına değinilerek iştirak nafakasının
kapsamı hakkında Yargıtay kararları ve öğreti doğrultusunda değerlendirmeler
sunulmuş olup ayrıca özgün önerilerin ortaya konulmasına çaba gösterilmiştir.
1.      GENEL
OLARAK
TMK
m.335’e göre çocuk, henüz reşit olmamışsa anne ve babanın velayeti altındadır. Anne
ve baba, evliliğin devamı süresince çocuğun velayetini birlikte kullanırlar.
Ancak anne ve baba boşanmışsa, velayet hakkı boşanma davasında çocuğun
velayetinin kendisine bırakılan ebeveyne aittir. Boşanmaya karar veren mahkeme
tarafından ayrıca velayetin kendisine bırakılmayan ebeveyn ile çocuk arasında
kişisel ilişkinin kurulmasına dair karar verilir. Kural olarak eşlerin çocuk
üzerinde birlikte velayeti mümkün değildir[1]. Ancak Yargıtay tarafından
verilen son kararlarda birlikte velayet kavramının Türk kamu düzenine açıkça
aykırı olmayacağına, çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak,
ebeveynlerin de kabul etmesi halinde birlikte velayete hükmedilebileceğine
ilişkin kararları bulunmaktadır[2]. Bu bağlamda birlikte
velayet halinde eşin diğer eşe karşı nafaka yükümlülüğü olmayacaktır. Bu
durumda eşler çocuğun bakım ve sair gideri birlikte fiilen karşılarlar.
2.      İŞTİRAK
NAFAKASINA DAHİL OLAN GİDERLER
TMK
m.182/2’ye göre “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile
kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk
bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine
gücü oranında katılmak zorundadır” denilmiştir. Buna göre, velayetin kendisine
bırakılmadığı ebeveyn açısından müşterek çocuğun giderlerine katlanma yükümlülüğü
kanunileştirilmiştir.
TMK
m.182/2 hükmüne göre müşterek çocuğun bakım giderleri olarak, barınma, giyinme,
yiyecek, sağlık giderleri ve eğitim masrafları olmak üzere tüm giderlerinden
bahsedilmektedir.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’a göre iştirak nafakası; yiyecek
giderleri, giyecek giderleri, barınma giderleri, sağlık giderleri, dinlenme
giderleri, eğitim-öğretim giderleri, harçlık giderleri ve ulaşım giderlerini
kapsamaktadır[3].
Gençcan tarafından yapılan ayrıma bağlı kalınarak iştirak nafakası kapsamında
bulunan giderler açıklanmaya çalışılmıştır.
2.1.   Barınma
Giderleri
Boşanma
sonrası müşterek çocuğun yaşadığı ortamın kalitesinin düşmemesi çocuğun
sağlıklı gelişimi için bulunması gerekli en önemli ihtiyaçlardandır. Müşterek
çocuk boşanma sonrası, boşanma öncesindeki barındığı evden daha kötü bir evde
barınmamalıdır. Çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişmesinin sürdürülebilmesi
açısından yaşayacağı yerin çocuğun gelişimine uygun hale getirilmesinde
velayetin kendisine bırakılmamış ebeveynin iştirak nafakası ile çocuğun barınma
giderlerine katkıda bulunması gerektiği açıktır. 
Nitekim
Yargıtay 2. HD. E.2017/2375 K.2017/6136 T.24.05.2017 kararında "Ortak
çocuk idrak çağında olduğundan mahkemece de bizzat dinlenmesi gerektiğinde her
iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip, tarafların
barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı
gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığı
araştırılması sonra toplanan deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle
velayet hakkında düzenleme yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme
ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır." denilmiştir.
2.2.   Yiyecek
Giderleri
Her
insanın sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirebilmesi için gerekli en temel
ihtiyacı sağlıklı ve düzenli beslenmektir. Müşterek çocuğun da boşanma sonrası
sağlıklı olarak gelişimine devam edebilmesi için düzenli olarak beslenmesi
gerekmektedir. Bunu sağlamak için velayetin kendisine bırakıldığı ebeveynin
yanı sıra velayetin bırakılmadığı ebeveyn de bu giderlere katlanmakla
yükümlüdür.
2.3.   Giyecek
Giderleri
Boşanma sonrası çocuğun sağlıklı bir şekilde yaşamına devam etmesi için ihmal edilmemesi gereken bir diğer husus ise giyinmedir. Çocuğun giyinme ihtiyaçlarının gelişimi, mevsim koşulları vb. şartlar göz önünde bulundurularak velayetin kendisine bırakılmadığı ebeveyn tarafından iştirak nafakası ile karşılanması gerekmektedir.
2.4.   Sağlık
Giderleri
Müşterek
çocuğun boşanma sonrasındaki gelişimi ve olası tedavilerine istinaden iştirak
nafakasının kapsamına sağlık giderleri de dahildir. Velayetin kendisine
bırakılmadığı ebeveyn tarafından müşterek çocuğun sağlık giderlerine de
katlanması gerektiği açıktır. 
Sağlık
ve tedavi masrafları hali hazırda iştirak nafakasının kapsamında sayılmakta ise
de, Yargıtay tarafından bir defaya mahsus olarak yapılan tedavi masraflarının iştirak
nafakasından ayrı olarak istenebileceğine hükmedilmiştir.[4]
2.5.   Eğitim-Öğretim
Giderleri
TMK
m.182/2 hükmü yanı sıra TMK m.327/1 hükmü uyarınca “Çocuğun bakımı, eğitimi ve
korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.” denilmiştir.
Boşanma sonrası çocuğun eğitim-öğretim hayatının sürekliliğinin etkilenmemesi
adına velayetin kendisine bırakılmadığı eş tarafından eğitim-öğretim
giderlerine de katlanması gerektiği açıktır. 
2.6.   Dinlenme
Giderleri
Müşterek
çocuğun sosyal hayatının devamı açısından dinlenme ve tatil zamanlarına ilişkin
giderlere de iştirak nafakası kapsamında velayetin kendisine bırakılmadığı eş
tarafından katlanılması gerekmektedir. 
2.7.   Harçlık
Giderleri
Müşterek
çocuğun günlük hayatında gerek duyacağı harçlık giderleri de iştirak nafakası
ile boşanma sonrası velayetin kendisine bırakılmadığı eş tarafından
karşılanması gerekmektedir. 
2.8.   Ulaşım
Giderleri
Müşterek
çocuğun her türlü ulaşım giderleri de iştirak nafakasının kapsamına dahil
edilmek zorundadır. 
2.9.   Teknoloji
Giderleri
Yargıtay
tarafından her ne kadar teknoloji giderleri iştirak nafakasının kapsamında
değerlendirilmese de müşterek çocuğun kendini daha verimli geliştirebilmesi
için öncelikle internet erişimine ve teknolojik cihazlara (bilgisayar, tablet,
telefon vs.) ihtiyacı vardır. Özellikle covid-19 pandemi sürecinde teknolojinin
önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Teknolojik cihazlara erişimin sağlanması ve
çocuğun internete erişiminin sağlanması sürekli bir ihtiyaç olup bu giderlerin
de çocuğun yaşı ve gelişimiyle orantılı olarak iştirak nafakası  kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
kanaatindeyiz.
3.      İŞTİRAK
NAFAKASININ SÜRESİ
Boşanmaya
karar veren mahkeme tarafından, müşterek çocuğun yukarıda saydığımız tüm
giderlerine gücü oranında katlanma yükümlülüğü bulunan velayetin kendisine
bırakılmayan ebeveyn adına iştirak nafakası ödemesine hükmedilir. Boşanma
davasının görüldüğü sırada müşterek çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması adına tedbir
nafakasına hükmedilmekte iken, boşanma kararı ile tedbir nafakası son bulup
mahkeme tarafından müşterek çocuğun ihtiyaçları için iştirak nafakasına
hükmedilir. 
Nitekim
Yargıtay 3. HD. E.2016/9367 K.2016/13758 T.01.12.2016 kararında “İştirak
nafakası, velayet hakkı kendisine bırakılamayan eşin, velayet hakkı verilen eşe
çocuğun bakım ve eğitim giderleri karşılığı gücü oranında yapacağı katkıdır.
Dayanağını TMK'nun 182/2.maddesi oluşturur. Boşanma kararının kesinleşmesi ile
hüküm ve sonuçlarını doğurur.” denilmiştir (https://emsal.yargitay.gov.tr
E.T.:20.01.2018). 
Nafaka
yükümlüsü ebeveynin ölümü halinde iştirak nafakası son bulur. Ayrıca müşterek
çocuğun ölümü halinde de iştirak nafakası sona erer.
Müşterek
çocuğun ergin olması halinde TMK m.328/1 hükmü gereği iştirak nafakası
kendiliğinden ortadan kalkmaktadır.
Ancak
TMK m.328/2 hükmüne göre, müşterek çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatı
devam ediyorsa çocuğun eğitim hayatı boyunca anne ve babanın eğitim giderlerine
katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır. Kanun lafzına binaen iştirak nafakasının
çocuğun ergin olması ile ortadan kalkacağı açıktır. Bu durumda ergin olup da
eğitim hayatına devam eden müşterek çocuğun velayetin kendisinde bulunmayan
ebeveyni tarafından eğitim giderlerine katlanması için yardım nafakasına
hükmedilmesi gerekmektedir. Doktrinde bu konunun iştirak nafakasının devamı
veya yardım nafakası olarak ayrıca hükmedilmesi gerektiğine ilişkin çeşitli görüşler
bulunmaktadır.[5]
[6] [7]Ancak Yargıtay’ın görüşleri
de ergin çocuğun eğitim masraflarına katlanma yükümlülüğünün yardım nafakası
olduğu yönündedir.[8]
SONUÇ
Her
ne kadar boşanma ile aile birliği zedelense de müşterek çocuğun gelişiminin
olumsuz yönde etkilenmemesi için ebeveynler boşanmadan sonra da müşterek
çocuğun tüm bakım ve giderlerine gelirleri oranında katlanmakla yükümlüdür. Yargıtay’ın
yerleşik içtihatlarında iştirak nafakası; yiyecek giderleri, giyecek giderleri,
barınma giderleri, sağlık giderleri, dinlenme giderleri, eğitim-öğretim
giderleri, harçlık giderleri ve ulaşım giderlerini kapsamaktadır. Yargıtay
kararlarında değinilmemiş olsa da günümüzde teknolojinin geldiği durum
düşünüldüğünde müşterek çocuk için yapılacak teknolojik giderlerin de iştirak
nafakasına dahil edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca içinden geçmekte
olduğumuz Covid-19 pandemi sürecinde yapılan uzaktan eğitimler nedeniyle
teknolojik araç-gereçlerin somut ve sürekli bir ihtiyaç olduğu açıkça
anlaşılmıştır. Bu nedenle, boşanma sonrası çocukların eğitim-öğretim
hayatlarının ve sosyal yaşantılarının sekteye uğramaması adına teknolojik
giderlerin de iştirak nafakası kapsamına alınması faydalı olacaktır.
[1] Şaban
Kayıhan – Mustafa Ünlütepe, Medeni Hukuk Bilgisi, Seçkin Yayıncılık, Üçüncü
Bası, Ankara, 2016, s.344;, Ebru Ceylan, Türk ve İsviçre Hukukunda
Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Beta Basım, 1. Bası, İstanbul, 2006, s.164.
[2]
Yargıtay 2. HD. E.2016/18674 K.2017/13800 T.04.12.2017 ve E.2016/15771
K.2017/1737 T.20.02.2017 kararlarında "Türk hukukunda kamu düzeni (ordre
puplic, amme intizamı) yabancı hukukun tatbikini önleyen istisnaî bir göreve
sahiptir. Kanunlar ihtilâfı kaidelerimizce yetkilendirilen yabancı hukuk
ülkenin kamu düzenine "açıkça" aykırılık teşkil etmemesi şartıyla
tatbik olunma imkânına sahiptir (MÖHUK m.5). Şu halde, kamu düzeni bizim için
kanunlar ihtilâfı hukukuna ait tek taraflı bir "bağlanma kaidesi"
değildir. Aksine kanunlar ihtilâfı kaidemizin gösterdiği yabancı hukuk
nizamının tatbiki prensibinin bir istisnasıdır (Prof.F.Ergin Nomer-Prof.Cemal
Şanlı, Devletler Hususî Hukuk, 18.bası-sayfa;159)."...Esasa uygulanan
hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına
aykırı olması gibi nedenlerle yabancı kararın tenfizi reddedilemez. Burada esas
alınması gereken kıstas, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok
kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine,
Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet
anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa‟da yer alan temel hak ve özgürlüklere
milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili
anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet
anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olmalıdır”
(10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K.saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararı).Yukarıda değinilen iç hukukumuz ve kamu düzeni kavramı ile ilgili
açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde "ortak velayet"
düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine "açıkça" aykırı olduğunu ya da
Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını ihlal ettiğini söylemek
mümkün değildir." denilmiştir (https://emsal.yargitay.gov.tr
E.T.:18.02.2018). Yargıtay 2. HD. E.2006/2773 K.2006/9267 T.12.06.2006 aksi
yöndeki eski tarihli kararında ise "Davacı yabancı mahkemeden verilen
boşanmaya ilişkin kararın tenfizini istemiştir. Michigan Eyaleti mahkemesi
tarafların boşanmalarına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir. Tenfizi
istenilen ilamda 9.11.2001 doğumlu küçük C.'in velayeti ana babanın her ikisi
üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. 1-Evlilik devam ettiği sürece
ana-baba velayeti birlikte kullanırlar. Boşanma ve ayrılığa karar verilmesi
halinde hakim velayeti eşlerden birine vermek zorundadır. (TMK.md.336) Yabancı
mahkemenin çocukların velayetini yazılı şekilde düzenlemesi Türk Medeni
Kanununa aykırıdır. (MÖHUK. mad. 38/c) Bu nedenlerle mahkemenin velayet
düzenlemesine yönelik tenfiz isteğini reddetmesinde isabetsizlik yoktur."
denilmiştir (https://emsal.yargitay.gov.tr E.T.:18.02.2018).
[3]  Ömer Uğur Gençcan, Boşanma Tazminat ve
Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, s.1302.
[4] Yargıtay
2. HD. E.2016/21174 K.2017/12856 T.16.11.2017 kararında " Davacı, dava
dilekçesinde ayrıca velayeti kendisinde bulunan ortak çocuk için alınması
gerekli olan işitme cihazı bedelinin de kendisine ödenmesini talep etmiş,
mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir. Bu istek sağlık giderlerine
ilişkin olduğu için davacı tarafından alınan ve dosyaya faturası sunulan işitme
cihazı bedelinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetersiz
gerekçe ile talebin reddi doğru olmamıştır." denilmiştir (https://emsal.yargitay.gov.tr
E.T.:07.02.2018).
[5] Aras, Bahattin, Boşanma Davalarında Yargılama Usulü
ve Aile Mahkemeleri, Adalet Yayınevi, İkinci Bası, Ankara, 2011,
s.309.
[6] Bozovalı, Haluk, Mevzuattaki Son Değişikliklerle
Öğretide ve Uygulamada Türk Medeni Hukukunda Bakım Nafakaları, Kazancı
Hukuk Yayınları, İstanbul, 1990. s.61.
[7] Samet
Can Olgaç, Ergin Olup da Eğitimine Devam Eden Çocuk Lehine İştirak Nafakasının
Devamı Üzerine Yargıtay Kararları Işığında Genel Bir Değerlendirme, Terazi
Hukuk Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 73, Eylül 2012, s.25.
[8] Bkz
Yargıtay 3. HD. E.2016/22591 K.2017/202 T.18.01.2017 kararı (https://emsal.yargitay.gov.tr
E.T.:25.01.2018).
Copyright © 2021 Demir & Kader Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Powered By Erhan Kaya