İtirazın İptali Davası

İtirazın İptali Davası



İtirazın İptali Davası

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER.. ii

KISALTMALAR.. iii

GİRİŞ. 1

BİRİNCİ BÖLÜM... 2

1. İtirazın İptali Davası Kavramı, Hukuki Niteliği ve Şartları. 2

1.1. İtirazın İptali Davası Kavramı 2

1.2. Hukuki Niteliği 2

1.3. İtirazın İptali Davasının Şartları 4

1.1.1.          Geçerli Bir İlamsız İcra Takibinin Bulunması 4

1.1.2.          Borçlunun Geçerli Bir İtirazının Bulunması 5

1.1.3.          İtirazın İptali Davasının Süresinde Açılmış Olması 5

İKİNCİ BÖLÜM... 8

2. İtirazın İptali Davasında Yargılama Usulü ve Hüküm... 8

2.1. Yargılama Usulü.. 8

2.1.1.          Görevli Mahkeme. 8

2.1.2.          Yetkili Mahkeme. 8

2.1.3.          Dava Harçları 9

2.1.4.          Davanın Tarafları 9

2.1.5.          İspat ve Kanun Yolları 9

2.2.        İtirazın İptali Davasında Hüküm Ve Tazminatı 10

2.2.1.          Davasının Kabulü ve İcra İnkâr Tazminatı 10

2.2.2.          Davanın Reddi ve Kötüniyet Tazminatı 12

SONUÇ.. 13

KAYNAKÇA.. 14


KISALTMALAR

E.                    : Esas

E.T.                : Erişim Tarihi

HD.                 : Hukuk Dairesi

HGK              : Hukuk Genel Kurulu

HMK              : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

İİK                 : 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu

K.                   : Karar

m.                   : Madde

s.                     : Sayfa

T.                    : Tarih

Y.                    : Yargıtay

 

GİRİŞ

Alacaklının, alacağını tahsil edememesi üzerine ilamsız icra takibi yoluna başvurması mümkündür. Ancak borçlunun süresinde itiraz etmesi ile itirazın haklı ya haksız olup olmadığına ve alacağın var olup olmadığına bakılmaksızın icra takibi duracaktır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davası; alacaklıya, haklılığını ispat ederek borçlunun itirazını hükümsüz kılma ve cebri icraya devam etme olanağı sağlamaktadır.

 İlamsız icra hükümleri arasında düzenlenen itirazın iptali davasının hukuki niteliği başta olmak üzere pek çok konusu üzerinde doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nedene çalışmanın amacı; itirazın iptali davasının kapsam, koşul ve özel durumuna değinilerek tartışmalı hususları yargı kararları ve doktrindeki görüşler çerçevesinde ortaya koymaktır.

Tezimiz iki bölümden oluşmakta olup ilk bölümde itirazın iptali davası kavramı açıklanarak hukuki niteliğine ve dava açılabilmesinin şartlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde ise yargılama usulü ve hüküm sonuçları açıklanmıştır. Çalışmamızda teorinin örneklerle desteklenmesi adına Yargıtay kararlarına da elverdiği ölçüde değinilmeye gayret edilmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM

1. İtirazın İptali Davası Kavramı, Hukuki Niteliği ve Şartları

1.1. İtirazın İptali Davası Kavramı

Bir ilamsız takipte borçlunun İİK m. 62 vd. hükmüne göre ödeme emrine karşı yaptığı itirazının hükümden düşürülmesi İİK m. 67’de itirazın iptali, İİK m. 68’de itirazın kesin kaldırılması ve İİK m. 68/a’da ise itirazın geçici kaldırılması dava yolu düzenlenmiştir. İtirazın iptali davası, bu yollar arasındaki genel ve asıl olan yoldur[1].

İİK m.67’de: Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” denilmiştir.

Buna göre itirazın iptali davası, alacaklının itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde, borçlunun itiraz ettiği alacağın tespiti ve itirazın iptali istemiyle açtığı bir davadır. Davanın konusu, takibin konusu olan alacağın mevcudiyeti tespit etmek ve ilâmsız takibin devamını sağlamaktır[2].


1.2. Hukuki Niteliği

İtirazın iptali davasının hukuki niteliği hakkında doktrin ve yargı kararlarında birtakım görüşler öne sürülmüştür. Bir görüşe göre[3]; bu dava bir eda davasıdır. Zira itirazın iptali talebi tahsil davasını da kapsamaktadır. Diğer bir görüşe göre[4] ise; itirazın iptali davasında verilen hüküm eda hükmü değildir. Çünkü burada alacaklı mahkemeden bir eda hükmü istememekte sadece mahkemeden itirazın iptali yönünden karar kurulmasını istemektedir. Bu yönü ile de itirazın iptali davasının bir tespit davası olduğu görüşü öne sürülmüştür. Bir diğer görüşe göre[5], itirazın iptali davası takip hukuka özgü bir dava olup eda ve tespit davasından ayrı olarak kendine özgü bir davadır.

Bu nitelemenin iki sonucu vardır. Davanın eda davası olduğunun kabulü halinde davacı-alacaklının elindeki eda hükmüyle “ilamlı icra” takibi başlatabilmesinin mümkün olduğunu kabul etmek gerekir. Bu halde alacaklı dilerse itiraz ile duran tabibe itirazın iptali hükmünü sunarak itirazı hükümden düşürmek suretiyle cebri icraya devamı da mümkün olacaktır. Ancak bu davanın bir tespit davası olduğunun kabulü halinde alacaklının itirazın iptaline yönelik ilam ile “ilamlı icra takibi” başlatarak alacağını tahsili mümkün olmayacak ve alınan mahkeme kararı sadece itirazı hükümden düşürmek için kullanılacaktır[6].

Yargıtay ise bazı kararlarında davayı eda davası olarak nitelemişken bazı kararlarında ise tespit davası olarak nitelemiştir[7]. Yargıtay, 2014 yılında verdiği bir kararında itirazın iptaline ilişkin mahkeme kararıyla itirazın hükümden düşürülerek aynı takipten cebri icranın devamının gerektiğini ve itirazın iptali kararıyla ayrıca tahsil hükmü kurulamayacağını belirterek “tespit davası” hukuki niteliğini kabul etmiştir[8]. Ancak Yargıtay, 2019 tarihli bir kararında[9]: “itirazın iptâli davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır” diyerek itirazın iptali davasını eda davası olarak kabul etmiştir.

Yargıtay kararları arasındaki çelişki açık olmakla Yargıtay’ın hukuki nitelik konusunda yerleşik bir görüşünün olmadığı ortadadır. Ancak şunu da belirtmek isteriz ki Yargıtay davayı nasıl nitelemiş olursa olsun itirazın iptali davasında alacağın tahsiline yönelik hüküm kurulamayacağına ve bu iki talebin aynı davada istenemeyeceğine istikrarlı olarak karar vermektedir[10]. Bu nedenle davanın nitelemesine ilişkin kararlar çelişki barındırsa dahi bu durum uygulamada farklılıklara yol açmamaktadır.

Kanaatimizce; HMK’da 105 vd. maddelerinde dava çeşitleri sayılmıştır. Bu davaların dışında itirazın iptali davasını kendine özgü bir dava olarak nitelemek mümkün değildir. İtirazın iptali davası icra hukukuna özgür bir dava türü olmakla bu davanın amacı alacağın varlığını genel hükümlere göre tespit etmektir. Her ne kadar itirazın iptali davasında haklı çıkan alacaklı, takip dosyasına kararı sunarak “eda” elde etme imkanına kavuşsa da bu durum itirazın iptali davasını “eda” davasına dönüştürmeyecektir. İtirazın iptali davasının niteliğinin eda davası olarak kabulü halinde alacaklının itirazın iptali davasından aldığı hükümle ile ayrı bir icra takibi yapabilme imkânı doğar ki ve kanun koyucunun bunu amaçlamadığı açıkça ortadadır. Bu nedenle itirazın iptali davası icra dosyasında alacağın tahsiline hizmet eden ve İİK hükmünce özel koşulları bulunan bazı koşulları olan bir tespit davası olarak kabul etmek yerinde olacaktır.

1.3. İtirazın İptali Davasının Şartları

İtirazın iptali davası açılmış bir ilamsız takibin itiraz üzere durması ve bu itirazın hükümden düşürülmesini konu alması nedeniyle gerek takip hukuku bakımından gerekse Kanun’un aradığı bazı şartları haiz olması gerekmektedir.

1.1.1.      Geçerli Bir İlamsız İcra Takibinin Bulunması

İtirazın iptali davası açılabilmesi için davacı-alacaklının önceden ilamsız bir icra takibinin bulunması gerekir[11]. İlamlı takipte icra emrini itiraz mümkün olmadığından bu nedenle ilamlı takiplerde itirazın hükümden düşürülmesi söz konusu değildir[12].

Başlatılan ilamsız icra takibinin aynı zamanda geçerli ve usulüne uygun bir takip olması gerekmektedir[13]. Zira itirazın iptali, borçlunun yaptığı itirazın hükümden düşürülmesi ve cebri icranın devamını amaçladığından ortada geçerli bir takibin bulunmaması halinde cebri icranın da geçersiz icra dosyası üzerinden devamı mümkün olamayacağından geçerli bir icra takibinin varlığı şarttır.

Belirtmek gerekir ki itirazın iptali davası kural olarak genel haciz yoluyla takipte karşımıza istisna olarak olsa rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takipte de karşımıza çıkmaktadır[14].

1.1.2.       Borçlunun Geçerli Bir İtirazının Bulunması

Borçlu tarafından yapılan imzaya ve borca ilişkin tüm itirazlar için itirazın iptali davası açılabilir. Ancak itirazın iptali davası her şeyden önce alacağa ilişkin bir dava olduğundan takip konusu alacağa ilişkin olmayan itirazlar için itirazın iptali davası açılamaz[15].  Örneğin borçlu itirazında sadece yetkiye itiraz etmiş ve borca itiraz etmemişse bu durumda itirazın iptali davası açılmasına ihtiyaç yoktur. Zira İİK m.50/II hükmüne göre yetkiye ilişkin itirazın kaldırılması yetkisi münhasıran icra mahkemesine aittir[16].  Aynı durum derdestlik itirazında da geçerlidir[17].

Borçlu tarafından ilamsız icra takibine yapılan itiraz süresinde değilse ya da süresinde olmakla beraber yanlış yere itiraz edildiği için takip kesinleşmişse bu durumda da itirazın iptali davası açılmasına gerek bulunmayacaktır. Nitekim icra takibi üzerinden cebri icra mümkün olduğundan alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmayacaktır[18].

Açıklanan hallerde HMK m.114/I (h) bendi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekecektir.

1.1.3.       İtirazın İptali Davasının Süresinde Açılmış Olması

Alacaklının, İİK m.67/I hükmünce itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde itirazın iptali davasını açması gerekmektedir. Süre, itirazın tebliği tarihinden başladığından, itiraz tebliğ edilmemişse süre başlamayacaktır[19]. Burada bahsi geçen süre hak düşürücü süredir[20].

Bir yıllık hak düşürücü süre tebliğden itibaren başlamasına rağmen alacaklı itirazın kendisine tebliğ edilmediği dönemde de itirazın iptali davası açabilecektir[21]. Bu konuda alacaklının itiraz tebliğ olmadan dava açamayacağına yönelik görüşler de bulunmaktadır[22]. Ancak aksi görüşün kabulü HMK m. 30 hükmü gereğince usul ekonomisi ilkesiyle bağdaşmayacaktır.

Bir yıllık süreye uyulmaması sonrasında açılan itirazın iptali davasının alacak davası olarak nitelendirilip yargılamaya devam edilip edilemeyeceği noktasında doktrin ve Yargıtay tarafından farklı görüşler ileri sürülmüştür.

Bir görüşe göre süresinden sonra açılan itirazın iptali davası eda davası olarak kabul edilerek davacının haklı bulunması halinde alacağın tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir[23]. Diğer bir görüşe göre ise süresinden sonra açılan itirazın iptali davasının reddi gerekmektedir[24]. Yargıtay’ın ise bu konudaki kararları çelişkilidir[25].

            Kanaatimizce itirazın iptali davası ile alacaklı mahkemeden itirazın iptalini talep ettiğinden ve süre hak düşürücü süre olduğundan davanın niteliği gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekmektedir. Zira, kanun koyucu bu davaya yönelik hak düşürücü süreyi açıkça öngörmüş olup davacının talep sonucu “tahsil talep edilmiş” gibi düşünmek ve alacak davası olarak devam etmek HMK m. 26 hükmüne göre taleple bağlılık ilkesini de ihlal edecektir. Bu nedenle süresinden sonra açılan itirazın iptali davasının reddi gerekmektedir.


İKİNCİ BÖLÜM

2. İtirazın İptali Davasında Yargılama Usulü ve Hüküm

2.1. Yargılama Usulü

2.1.1.       Görevli Mahkeme

İtirazın iptali davasında, dava icra mahkemesinde görülmeyecektir. Burada görev alacağın kaynağına HMK m. 1-4 hükümlerine göre belirlenir. Dava özel mahkemelerin yetkisine giriyorsa (Ticaret Mahkemesi, İş Mahkemesi vs.) dava o mahkemede açılacaktır[26].

2.1.2.   Yetkili Mahkeme

İİK’da itirazın iptali davası için özel bir yetki kuralı kabul edilmediğinden dava, alacaklı ve borçlu arasındaki ilişkinin türüne göre HMK m. 5-19 hükümleri arasında belirlenen kurallara göre belirlenecektir. Ancak itirazın iptali davasının icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle alacaklı genel yetki kurallarına göre davasını ikame edebilir[27].

Borçlu, ödeme emrine karşı icra dairesinin yetkisine itiraz etmemiş olsa da açılan itirazın iptali davasında ilk itiraz olarak yetki itirazında bulunabilir[28].

Borçlunun, ödeme emrine karşı icra dairesinin yetkisine ve itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmişse yetki itirazının hangi sırayla inceleneceği konusunda doktrinde çeşitli görüşler ortaya konmuştur. Bir kısım yazarlarca, mahkemenin öncelikle kendi yetkisini denetlenmesi gerektiğini iler sürmüştür. Zira davaya bakacak olan mahkemenin usule ya da esasa ilişkin bir işlem yapabilmesi için öncelikle yetkili olması gerekir[29].

Yargıtay ise bu konuda, medeni usul hukukuna hâkim olan ilkelerden usul ekonomisi ilkesinden hareketle, itirazın iptali davasına bakan mahkemenin önce icra dairesinin yetkisini incelemesi gerektiği görüşündedir[30].

Kanaatimizce Yargıtay’ın görüşü daha isabetlidir. Zira itirazın iptali davası, icra takibiyle sıkı sıkı bağlıdır. Bu nedenle dava öncelikle icra takibine ilişkin koşulların denetlenmesi yerinde olacaktır.

2.1.3.      Dava Harçları

İtirazın iptali davası nisbi karar ve ilam harcına tabidir. Ancak alacaklının icra takibi açarken ödemiş olduğu peşin harç davayı açarken ödeyeceği 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun m. 29/III hükmüne göre harçtan düşülür.

2.1.4.       Davanın Tarafları

İtirazın iptali davasında davacı alacaklı olup davalı icra takibinde borçlu gözüken taraftır. Ancak alacaklı veya borçlu tarafında birden fazla kişi olması halinde burada tarafların ihtiyari veya mecburi taraf arkadaşı olup olmadığına bakılır.

Alacaklılar yönünden mecburi takip arkadaşlığının olması halinde alacaklıların birlikte davayı açmaları gerekir. Aynı durumda borçlular mecburi olarak takip arkadaşı iseler tamamının davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Ancak ihtiyari takip arkadaşlığı durumunda alacaklılar birlikte hareket etmeye mecbur olmadığı gibi borçlular ihtiyari takip arkadaşı ise itirazın iptali davasını seçilen borçlulara yöneltmek mümkündür. Hatta ihtiyari takip arkadaşlığı olan borçlulardan bazılarına itirazın kaldırılması bazılarına itirazın iptali davası açmak dahi mümkündür[31].

2.1.5.          İspat ve Kanun Yolları

İtirazın iptali davasında borçlu, icra dairesine sunduğu itiraz dilekçesindeki sebeplerle bağlı değildir. Borçlu, cevap dilekçesindeki vakıalara yeni vakıalar ekleyebilir. Zira yargılama HMK’nın genel hükümlerine tabidir[32]. İtirazın iptali davasının icra takibiyle sıkı sıkıya bağlı olmasının bir diğer sonucu ise davalı-borçlunun cevap dilekçesi sunmaması halinde davada inceleme davalının sunduğu itiraz dilekçesi ile sınırlı olarak yapılacaktır[33]. Bunun sonucu olarak borçlunun itirazı adeta davaya cevap dilekçesi olarak kabul edilecek ve bu doğrultuda yargılama sürdürülecektir.

Alacaklı ise durum farklıdır. İtirazın iptali davasının özel bir sonucu olarak bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir dava olduğundan alacaklı takipte dayandığı belgeler dışında başka belgelere dayanamaz[34].

2.2.            İtirazın İptali Davasında Hüküm Ve Tazminatı

2.2.1.   Davasının Kabulü ve İcra İnkâr Tazminatı

Mahkeme alacaklının haklı olduğuna kanaat getirirse, davayı kabul ederek itirazın iptaline karar verir. İtirazın iptali kararıyla icra takibi kesinleşir[35]. İtirazın iptali davası kabul edilen davacı, kararı icra dairesine tevdi ederek takibin devamını sağlayabilir. Takibe devam edilebilmesi için borçluya icra emri gönderilmesine gerek bulunmamaktadır. Takibe devam edilebilmesi için kararın kesinleşmiş olması şartı da aranmaz[36]. Ancak itirazın iptaline karşı kanun yoluna başvuran borçlu takibin durdurulmasını isteyebilir[37].

Bu davanın kabulü ve hükmün kesinleşmesiyle beraber borçlu aynı alacağa ilişkin menfi tespit ve istirdat davası dava açamaz[38]. Nitekim yargılamada alacağın varlığı genel yargılama usulüne göre değerlendirildiğinden verilen hüküm alacağın esası hakkında verilmiş olur ve yeni bir dava açılması durumunda dava kesin hükmün varlığı nedeniyle HMK m.114 hükmünce reddedilir.

İİK m. 67/II’de: “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmiştir. Buna göre Kanunen aranan bazı şartların varlığı halinde davanın kabulüyle davacı-alacaklı yararına hüküm altına alınan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere mahkemece borçlu aleyhine, icra inkâr tazminatına hükmedilecektir. Kanun koyucunun amacı borçlunun, borçlu olduğunu bilerek takibin uzamasına sebebiyet vermesine engel olmaktır[39]. İcra inkâr tazminatı hesaplanırken asıl alacak esas alınır[40].

İtirazın iptali davasında yapılan yargılama sonunda, davacı lehine tazminat hükmedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar şunlardır[41]:

(1)   Geçerli bir ilamsız icra takibi olmalı ve borçlunun ödeme emrine karşı süresinde itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet vermesi gerekmektedir[42].

(2)   Bunun üzerine alacaklının itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde itirazın iptali davasını açmış olmalıdır[43].

(3)   İtirazın iptali davasında alacaklı, dava dilekçesinde borçlunun tazminata (icra inkâr tazminatı) hükmedilmesini talep etmiş olmalıdır[44].

(4)   Davacı davası kabul edilmiş olmalıdır. Takip konusu alacak “likit” bir alacak olmalıdır[45]. Bundan maksat alacağın belirli ya da belirlenebilir olması dolayısıyla borçlunun itirazında haksız olduğu anlaşılmalıdır. Alacağın likit olması için belgeye dayalı olması gerekmez[46].

Son olarak belirtmek gerekir bu tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun kötüniyetli olma şartı aranmayacaktır[47]. Zira Kanun’da böyle bir şart öngörülmemiştir.

2.2.2.       Davanın Reddi ve Kötüniyet Tazminatı

İtirazın iptali davasında yapılan yargılama sonucu alacağın mevcut olmadığının veya talep edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda mahkemece davanın reddine karar verilir. Bu hüküm maddi anlamda kesin hüküm oluşturur. Bu nedenle bu alacağa ilişkin başkaca dava açılamaz[48]. Davanın reddi ve kararın kesinleşmesi ile alacaklının başlattığı takip iptal edilir[49].

Davalı cevap dilekçesinde tazminat talep etmiş ise itirazın iptali davasını reddeden mahkeme davacının (alacaklının) takibinde haksız ve kötü niyetli olduğuna kanaat getirmesi halinde davanın reddi ile davalı lehine tazminata hükmeder. Alacaklının kötü niyetli olmasından kasıt bir alacağı olmadığını bildiği halde borçlu aleyhine icra takibi başlatmış olmasıdır[50].

İİK m.67/II hükmü gereği tazminat reddedilen alacak miktarının %20’sinden aşağı olamaz. (İİK m.67/2) Davalının zararının varlığını ispat etmesi gerekmez. Davalı, reddedilen alacak miktarının %20’sinden fazla zarara uğradığını ispat etmesi halinde anılan oran asgari tutarı işaret ettiğinden tazminat oranının hâkim tarafından artırılması mümkündür[51].

SONUÇ

Borç ilişkilerinde tarafların edimlerini ifa etmemesi nedeniyle icra takibi yoluyla alacağın tahsili talep edilmektedir. Takip sonrasında alacak konusunda ihtilaf olması veya borçlunun süreci uzatması nedeniyle ilamsız icra takiplerinde borçlunun ödeme emrine karşı itiraz etmesi takibin olağan sonuçlarındandır. İlamsız icra takibinde borçlunun itirazı ile takip duracağından alacaklının takibe ve cebri icraya devam edebilmesi için itirazı hükümden düşürmesi gerekmektedir.

İtirazı hükümden düşüren ve maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden asıl dava itirazın iptali davası olup bu davada başta hukuki niteliği olmak üzere pek çok yönden doktrinde farklı görüşler ortaya konulmuştur. Ancak bu teorik tartışma uygulamada pratik bir sonuca dönüşmemekle beraber itirazın iptali davasının tespit davası olduğu kanaatindeyiz.

Açılan itirazın iptali kabulü ve reddi halinde inkâr tazminatı ve kötü niyet tazminatı talepleri gündeme gelecek koşulların gerçekleşmesi halinde bu tazminatlara hükmedilmesi mümkün olacaktır. Bu sayede kanun koyucu dürüst alacaklıları ve borçluları koruma gayesi gütmüştür.

İtirazın iptali davası hükümleri ve sonuçları itibariyle icra hukukunun en önemli davalarından olup tartışmalı konulara ise Yargıtay kararı ve doktrindeki görüşlerden faydalanılarak tartışmalı konular ortaya konulmuştur ve kanaatimiz bildirilmiştir.

KAYNAKÇA

Kitaplar

Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar-Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel.: İcra ve İflas Hukuku, 6. Baskı., Ankara, Yetkin Yayınevi, 2020.

Deynekli, Adnan, Sedat Kısa: İtirazın İptali Davaları, İcra, İnkar ve Kötüniyet Tazminatı, 3. Baskı., Ankara, Turhan Kitabevi, 2013.

Ercan, İsmail: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 7. Baskı., İstanbul, Seçkin Yayınevi, 2021.

Kiraz, Taylan Özgür: İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 4. Baskı., Ankara, Adalet Yayınevi, 2013.

Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku (Ders Kitabı), İstanbul, Legal Yayınevi, 2016. (Ders Kitabı)

Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013. (El Kitabı)

Kuru, Baki, Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 25. Baskı., Ankara, Yetkin Yayınevi, 2014.

Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku Esasları, 6. Baskı., Ankara, Adalet Yayınevi, 2017.

Namlı, Mert: İcra Hukukunda Taşınmaz Malların Haczi ve Paraya Çevrilmesi, İstanbul, On İki Levha, 2019.

Okçuoğlu, Yavuz: Yargıtay Kararları ve Karşı Oylarım, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1991.

Özkan, Yönel: İcra İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2004.

Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: İcra ve İflas Hukuku, 8. Baskı., Ankara, Yetkin Yayınevi, 2009.

Postacıoğlu, İlhan: İcra Hukuku Esasları, 4. Baskı., İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1982.

Uyar, Talih: İtirazın İptali Davası İle Tahsil (Eda) Davası, 4. Baskı., Ankara, Bilge Yayınevi, 2021.

Yılmaz, Ejder: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2016. (Kanun Şerhi)

Makaleler

Çağa, Tahir: “Ödeme Emrine İtirazın İptaline Dair”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. VIII, No: 3, 1976, s. 21–31.

Yılmaz, Ejder: “İtirazın İptali Davasının Hukuki Niteliği”, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Armağan, Ankara, Adalet Yayınevi, 2009, s. 597–615. (Hukuki Nitelik)

Tezler

Erdem, Murat: “İcra ve İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Entitüsü, Doktora Tezi, 2010.

Elektronik Kaynaklar

www.e-uyar.com

www.sinerjimevzuat.com.tr



[1] Ejder Yılmaz, “İtirazın İptali Davasının Hukuki Niteliği”, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Armağan, Ankara, Adalet Yayınevi, 2009, s. 599.

[2] Talih Uyar, İtirazın İptali Davası İle Tahsil (Eda) Davası, 4. Baskı, Ankara, Bilge Yayınevi, 2021, s. 9; Yönel Özkan, İcra İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2004, s. 11.

[3] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku (Ders Kitabı), İstanbul, Legal Yayınevi, 2016, s. 114 (Ders Kitabı); Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz/Sema Taşpınar-Ayvaz/Emel Hanağası., İcra ve İflas Hukuku, 6. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2020, s. 162; İlhan Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, 4. Baskı, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1982, s. 180; Yılmaz, “Hukuki Niteliği”, s. 615.

[4] Tahir Çağa, “Ödeme Emrine İtirazın İptaline Dair”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. VIII, No: 3, 1976, s. 25; Yavuz Okçuoğlu, Yargıtay Kararları ve Karşı Oylarım, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1991, s. 408.

[5] Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, 8. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2009, s. 172.

[6] Uyar, s. 11.

[7] Eda davasıdır denilen karalar için: Y. HGK. 26.9.1980 T. 11-2004/2181 – 21.11.1979 T. 4-993/1378 – 4. HD. 26.12.1970 T. 8715/9875. Karşı görüşteki kararlar için; 11. HD. 5.4.2004 T. 9065/3572; 19. HD. 19.3.2004 T. 4746/3086; 13. HD. 21.4.2003 T. 1529/4743 (www.e-uyar.com. E.T.: 14.05.2021)

[8] Y. 8. HD. 13.01.2014 T. 12873/62 (www.e-uyar.com. E.T. 14.05.2021)

[9] Y.15. HD. 2019/489 E. 2019/3804 K. 07.10.2019 T.; Aynı yönde Y. HGK. 2017/80 E. 2017/889 K. 03.05.2017 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 14.05.2021)

[10] Y. 11. HD. 1997/5882 E. 1997/6355 K. 29.09.1997 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[11] Y. HGK 2002/19-900 E. 2002/994 K. 20.11.2002 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[12] Özkan, s. 55; Taylan Özgür Kiraz, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 4. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 73.

[13] Uyar, s. 14. Aynı yönde: Y. 19. HD. 23.2.2004 T. 3744/1580; 1.12.2003 T. 10442/11992; 18.2.2003 T. 9373/1196 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[14] Murat Erdem, “İcra ve İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Estitüsü, Doktora Tezi, 2010., s. 56.; Özkan, s. 63–64.

[15] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 183. (El Kitabı)

[16] İsmail Ercan, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 7. Baskı, İstanbul, Seçkin Yayınevi, 2021, s. 268.

[17] Y. 19. HD. 2011/535 E. 2011/3127 K. 10.03.2011 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.:16.05.2021)

[18] Uyar, s. 15; Ercan, s. 268.

[19] ‟… Olayda alacaklıya, borçluya ait itiraz dilekçesi tebliğ edilmediğine göre, altı aylık süre henüz başlamamıştır. Bu yöne ilişkin temyiz sebepleri yersizdir…” Y. 12. HD. 17.10.1989 T., E. 3100, K. 12384 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[20] Uyar, s. 15.; Y. 3. HD. 5.4.2004 T. 3692/3788; 11. HD. 14.6.1999 T. 3448/5280; 19. HD. 10.3.1997 T. 5716/2399 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[21] Kuru, El Kitabı, s. 254.

[22] Özkan, s. 69.

[23] Adnan Deynekli, Sedat Kısa, İtirazın İptali Davaları, İcra, İnkar ve Kötüniyet Tazminatı, 3. Baskı, Ankara, Turhan Kitabevi, 2013, s. 123.; Postacıoğlu, s. 182; Özkan, s. 96; Uyar, s. 19

[24] Çağa, s. 28.

[25] HGK. 26.11.1997 T. 19-761/999 – Karş: 19. HD. 13.6.1997 T. 10116/6148; 5.6.1997 T. 3851/5869; 19.2.1997 T. 4480/1506; 6.5.1996 T. 3250/4335 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[26] Uyar, s. 42.

[27] Ercan, s. 271.; Y. 11. HD. 2003/4720 E. 2003/9401 K. 16.10.2003 T: “İtirazın iptali davasının icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde bakılacağı gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. Doğal olarak, icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olması, takibin yapıldığı yer mahkemesinin yetkili olmasını gerektirmez”. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021).

[28] Özkan, s. 124.; Y. 11. HD. 2005/10533 E. 2006/11403 K. 09.11.2006 T.; Y. 11. HD.2005/8586 E. 2006/9260 K. 25.09.2006 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.:16.05.2021).

[29] Deynekli, Kısa, s. 92–95.; Erdem, s. 105.

[30] Y. 13. HD. 2018/3473 E. 2018/10765 K. 15.11.2018 T.: “İtirazın iptali davasında mahkemece, davaya konu icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi durumunda İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisi incelenmeli ve yetki itirazının yerinde olmadığı sonucuna varıldığı takdirde işin esasına girilerek itirazın iptali talebi hakkında bir karar verilmelidir. Aksi halde, yani icra dairesinin yetkisiz olduğunun anlaşılması halinde ise mahkemece borcun esasına yönelik itirazın incelenmesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın bu yönden reddine karar verilmelidir.” (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[31] Baki Kuru/Ramazan Arslan/ Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 25. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2014, s. 509–522; Özkan, s. 113–114; Erdem, s. 111.

[32] Ercan, s. 276; Erdem, s. 138.

[33] Y. HGK. 2017/919 E. 2019/886 K. 17.09.2019 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr E.T.: 16.05.2021)

[34] Y. HGK. 2017/919 E. 2019/886 K. 17.09.2019 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[35] Ercan, s. 284.

[36] Timuçin Muşul, İcra ve İflas Hukuku Esasları, 6. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2017, s. 306; Ercan, s. 284.

[37] Mert Namlı, İcra Hukukunda Taşınmaz Malların Haczi ve Paraya Çevrilmesi, İstanbul, On İki Levha, 2019, s. 135.

[38] Y. HGK. 2017/80 E. 2017/889 K. 03.05.2017 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[39] Y. 13. HD. 6.7.2004 T. 3627/10843; 28.1.2002 T. 12213/702; 19. HD. 27.4.1999 T. 1448/2845; 3. HD. 10.2.1998 T. 272/1170; HGK. 9.10.1996 T. 19391/671; TD. 14.3.1972 T. 11785/1204; 4. HD. 18.6.1968 T. 6253/5174; HGK. 13.12.1967 T. 41344/615. (www.e-uyar.com. E.T: 16.05.2021)

[40] Muşul, s. 306; Ercan, s. 291.

[41] Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2016, s. 375 vd.; Uyar, s. 21 vd.; Ercan, s. 285 vd. (Kanun Şerhi); Muşul, s. 306 vd

[42] Y. 19. HD. 1.2.2001 T. 6152/739 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[43] Y. 13. HD. 19.2.1981 T. 292/1131 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[44] Y. 19. HD. 15.6.1994 T. 6338/6181 (www.e-uyar.com. E.T.: 16.05.2021)

[45] Y. HGK. 2001/10-915 E. 2001/739 K. 17.10.2001 T. : “İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca bir itirazın iptali davasında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer yasal koşulların yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez” (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[46] Y. 13. HD.  2013/11368 E. 2013/11490 K. 06.05.2013 T: “İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı onulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.” (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[47] Yılmaz, Kanun Şerhi, s. 375.; Y. 18. HD. 2003/4236 E. 2003/5957 K. 07.07.2003 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[48] Y. HGK. 2017/80 E. 2017/889 K. 03.05.2017 T. (www.sinerjimevzuat.com.tr. E.T.: 16.05.2021)

[49] Ercan, s. 296.

[50] Muşul, s. 308; Deynekli, Kısa, s. 230; Uyar, s. 37.; Postacıoğlu, s.189

[51] Özkan, s. 214; Muşul, s. 310.

E-Bülten

Copyright © 2021 Demir & Kader Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Powered By Erhan Kaya